Teslimiyet ve Psikolojik Dayanıklılık


Teslimiyetin Gücü ve Psikolojik Karşılığı

Tasavvuf, teslimiyeti Allah’a tam bir güven olarak tanımlar; Bayezid Bistami’nin “Ben yokum, O var” sözü, bu anlayışın özünü yansıtır. Psikolojide ise dayanıklılık (resilience), zorluklara rağmen toparlanma ve ayakta kalma yeteneğidir. Her iki kavram, kontrol edemediğimiz durumları kabul etmeyi ve bu kabulü bir güç kaynağına çevirmeyi öğretir. Psikoterapideki “radikal kabul” yöntemi, bireye “Bu durumu değiştiremem, ama ona nasıl tepki vereceğimi seçebilirim” der; tasavvuf ise bunu “Her şey Allah’tandır” bilinciyle tamamlar. Bu birleşim, modern insanın belirsizlikler karşısında dimdik durmasını sağlar.

Zorluklarla Başa Çıkma: Farklı Yollar, Aynı Sonuç

Psikoterapide travma sonrası büyüme (post-traumatic growth), zorlukların bireyi daha güçlü ve bilge kıldığını söyler. Tasavvuf da “Dert, dermanın habercisidir” diyerek benzer bir bakış açısı sunar. Bir kayıp yaşadığımızda, bir terapist “Bu acıyı nasıl anlamlandırırız?” diye sorar; tasavvuf ise “Bu, Allah’ın bir lütfudur” diyerek sabrı önerir. Her iki yaklaşım, acıyı bir yıkım değil, bir dönüşüm fırsatı olarak görür. Mesela, bir iş kaybı sonrası “Her kapı kapanır, bir yenisi açılır” demek, hem psikolojik bir umut hem de tasavvufi bir tevekkül içerir.

Günlük Hayatta Teslimiyet ve Dayanıklılık

Günlük hayatta bu iki kavramı birleştirmek, bize pratik bir rehber sunar. Örneğin, bir planınız bozulduğunda önce derin bir nefes alın ve “Olmadı, ama bir hayır vardır” diye düşünün; bu, hem tasavvufi bir teslimiyet hem de psikolojik bir dayanıklılık göstergesidir. Ardından, 5 dakika tefekkür edip “Allah’a bırakıyorum” diyerek zihninizi rahatlatın. Bu, psikoterapinin “Kontrolü bırak” ilkesini tasavvufun tevekkülüyle birleştirir. Mesela, bir sağlık sorunuyla karşılaştığınızda, “Elimden geleni yaparım, gerisi Allah’a aittir” demek, hem çaba göstermeyi hem de stresi azaltmayı sağlar. Bu yaklaşım, günlük hayatın iniş çıkışlarında bize bir denge sunar.

İçsel Barışın Anahtarı

Teslimiyet, tasavvufta kalbin huzura ermesinin temel yoludur; psikolojide ise stresi azaltarak zihinsel sağlığı korur. Her iki disiplin, bireyi geçmişin yüklerinden ve geleceğin kaygılarından kurtarır. Modern dünyada, sürekli bir kontrol arayışı içindeyiz; ancak bu birleşim, bize “Her şeyi kontrol edemezsin” diyerek özgürleştirir. Örneğin, bir aile tartışması sonrası “Bu da geçer” diyerek sakinleşmek ve ardından “Allah her şeyi bilir” diye şükretmek, hem zihinsel hem manevi bir rahatlama sağlar. Günlük bir alışkanlık olarak, akşamları 10 dakika “Bugün neyi kontrol edemedim ve bu bana ne öğretti?” diye düşünmek, teslimiyet ve dayanıklılığı birleştiren güçlü bir pratiktir.




You may also like

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.