İki alem vardır: İlki varlık alemi, ikincisi manâ alemi. Varlık alemi gündüz gibidir, olanı biteni açıkça görürsün, kendini kolayca ele verir. Manâ alemi ise gece gibidir, onu bulmak için mutlaka gönül ışığını yakman gerekir.

Mevlânâ

mana-alemi-tasavvuf

İçine dön, yalnız dışınla meşgul olma! Çünkü sen cisminle değil, ruhunla insansın.

Muhyiddin İbn Arabi (Sûfi Pir v. 1240)


ibni-arabi-sufi
Dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir. Hayat ancak sevgiyle tatlıdır.

İskender Pala
Eğer kış, "Bahar yüreğimdedir" deseydi, ona kim inanırdı?

Halil Cibran, Kum ve Köpük


halil-cibran-kis-bahar
Susun; sustuğunuzda dinleyin; dinlediğinizde anlayın; anladığınız zaman amel edin ve güvenin.

Muhyiddin İbn Arabi (v.1240)




tefekkür-ibn-arabi

Bu deyim mecazen “birisine âşık olmak, tutulmak, gönül vermek” gibi anlamlar ihtiva eder. Dervişler arasında birilerinin aşkının büyüklüğünden bahsedilecekse eskiden, “Ooo! Abası hayli yanıktır!” gibi ifadeler kullanılırmış.

Eski tekkelerin mimarî kompleksi içinde bir mescid (veya cami), ortada şadırvanı olan bir avlu ve avluyu çevreleyen derviş hücreleri, büyükçe bir dershane, mutfak, kiler, ambar vs. bulunduğu bilinmektedir. Bilhassa kış aylarında dershanelerin ocağı harlı ateşle yakılarak dervişânın burada toplanmaları sağlanır; böylece hem iktisat yapımlı, hem de uzun saatler mürşidden istifade ortamı oluşturulurdu. 

İşte böyle bir kış gecesinde, yün abalarına bürünmüş dervişler dershanede halka olup şeyh efendiyi dinlemeye başlamışlar. Efendi hazretleri coştukça anlatmış; anlattıkça coşturmuş ve dervişler kendilerinden geçecek derecelere gelmişler. Bu sırada ocağa sırtı dönük dervişlerden birisinin abasına ateş sıçrayıp dumanı tütmeye başlamışsa da dervişin sıcaklığı hissettiği yok!.. İçindeki ateş, dışındakinin sıcağını bastırmış durumda. “Pir aşkına Yar aşkına (Allah aşkına)!” yanmaya devam ediyor. Nihayet şeyh efendi dumanını fark edip bu müridini ikaz ile yanmaktan kurtarıyor ve arkadaşları arasında mahçup olmasın diye onu diğerlerine “gerçek Hak âşıkı” olarak tanıtıyor. Şimdi argo lisanda kullanılan “abayı yakmak” deyimi işte o hâdisenin yadigârıdır.

İskender Pala, "İki Dirhem Bir Çekirdek"

abayı-yakmak

Âşık olmak demek, nur gelen tarafa pencere açmaktır.
Çünkü gönül, gerçek dostun yüzü ile aydınlanır, nurlanır.

Mevlana, Mesnevi - IV
Ve izzetli, hürmetli, muhabbetli, hakikatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, güzel sabırlı, güzel huylu, tatlı dilli, hanım yapılı, güleç yüzlü, alçak gönüllü dervişim, ehlim, helâlim Firdevs Hanım huzuruna.

Derûn-i dilden ve can ü gönülden selamlar ve dualar edip ol mübârek nâzik hatırın süâl ederiz, Hüdâ’nın birliğine emanet veririz.

Benim nazlı yârim, benim yâr-i gam-güsârım, benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canım Firdevs’im, neylersin? Ne keyiftesin? Ne fikirdesin? Ne haldesin? Benim güzelim, garib gönlünü ne ile eğlersin? Okur musun, nakış mı işlersin? Oynar mısın, güler misin?

Benim gönlüm senin hayâlinle eğlenir, sen nicesin? Keşke sizi getirsem bu vilâyetleri seyrettirsem. Zira sensiz canım rahat olamıyor. Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahvalmiş bilmezdim. Hak Teâlâ gönül hoşluğuyla bir dahi dünya gözüyle müyesser eylesin âmin.

...

Erzurumlu İbrahim Hakkı (v. 1780)'nın eşi Firdevs'e yazdığı mektuptan.

Perihan Gökpınar, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetnamesinde Tasavvufi Hayat, 2006, AÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, s. 42
Herkes önce kendi kusurunu görseydi, halini ıslah etmekten gaflet eder miydi?

Mevlânâ, Mesnevi II
Blogger tarafından desteklenmektedir.