Derviş ve Altın: Gerçek Zenginlik


Dervişin Sınavı

Bir derviş, yolda yürürken bir çuval altın bulur. Altınlar parlaktır, ama dervişin gözü onlarda değildir. Çuvalı alır, bir köye gider ve “Bu kimin?” diye sorar. Kimse sahip çıkmaz. Derviş, altınları bir fakire verir ve yoluna devam eder. Köylüler şaşırır: “Neden kendine saklamadın?” Derviş gülümser: “Benim hazinem kalbimdedir; altınla dolmaz.”

Gerçek Zenginlik

Bu hikaye, tasavvufun dünya malına bakışını anlatır. Derviş, altını bulsa da ona bağlanmaz; çünkü gerçek zenginlik, Allah’a yakınlıktır. Tasavvuf ehli, malı bir araç olarak görür, amaç değil. Dervişin altınları fakire vermesi, cömertliğin ve teslimiyetin bir sembolüdür.

Günlük Hayatta Sade Yaşamak

Dervişin hikayesi, bize sade bir hayat sürmeyi öğretir. Günlük hayatta, bir şey satın almadan önce “Buna gerçekten ihtiyacım var mı?” diye sormak, dervişin ruhunu taşır. Gereksiz harcamalardan kaçınmak, kalbimizi hafifletir ve bizi gerçek zenginliğe yaklaştırır.

Kalbin Hazinesi

Derviş, “Benim hazinem kalbimdedir” derken, tasavvufun özünü işaret eder. Altın, geçicidir; ama kalp, Allah’la dolduğunda sonsuz bir hazine olur. Bu hikaye, bize maddi değil, manevi zenginliğin peşinde koşmamızı söyler.


Kaynaklar: Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya; John Renard, Historical Dictionary of Sufism; Annemarie Schimmel, Mystical Dimensions of Islam 


You may also like

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.